yine magirus ve tırmanış hikayesi, yarı yolda kalanları ve bırakılanları anlatır. siyah beyaz değildir ve hüzünlü sahnelerde acıklı müzikler kullanılmaz. aslında hikayenin hiçbir yerinde müzik kullanılmaz. kırılan kemik ve çiğnenen et sesleri, yada cadde ortasında dikilen çöp konteynırın tekerlek gıcırtısı, tekerlekleri o kadar paslıdır ki, hareketsizken bile gıcırdarlar. ben o gün bir magirusla gidebileceğimi hiç düşünmüyordum, yol kenarında benimle aynı fikirde olan bir sürü zeytin ağacı vardı. her neyse bir şekilde delikten yukarı tırmandık, magirusun tüm pencereleri açıktı ve perdeler uçuşuyordu. perdelerle temas ve okşanma yanılgısı. ipek sanıyordum, ipek olmalıydı. eller ve taşıdıkları çizgiler. biri dikkatimi çekmek için kulağımı dişledi, persona bir jung kavramıymış. maske anlamında. bunları söyledi ve şoförden kapıyı açmasını istedi. indiği yer inilecek gibi değildi, inmedi zaten. çantamdan çıkacak şeylerin müptelası olanlar vardı, onları asla kullanmadım: o tavşan oradan asla çıkmadı. kokudan rahatsız olup elimi çantaya dakdırdığımda: avcumda duran tavşan dişlerinden haberdar olmamalıydılar. bunu magirusa anlattım ve o tırmanmaya devam etti. başka bir dilde 'o' daha çok şey ifade eder. ifade fazlasına duyduğum özlem yüzünden avuçlarımı ağaçlara sürterim hala. kupa sekizlisi: falımda en son bir sekizli çıktığından beri, magirus gençti o zaman. jantlarında çizikler yoktu. meclislerine dalıveren gencin gençliğiyle heyecanlanan yaşlılar gibi tepki veriyorduk ona. lanet magirus, tek bir magirus... tepeyi tırmandığını görmedim bile, parayı verir vermez uyuyakaldım. belki uyurken farkındaydım... evet dişlerim dökülüyordu, artık hayatımda olmayanlarla barışık olduğum rüyalardan birindeydim. yada tırnaklarımın kesilecek kadar uzun olduğu ama asla kesmediğim. o tırnakları birilerinin boğazına daldırıyordum: kanları yutağımda pıhtılaşıyordu. bu bir ergen rüyası diye bağırarak uyandım, aynı zamanda sıçramış olmalıyım. ön koltuklardan birindeydim ve rahatlıkla okuyabiliyordum dikiz aynasındaki alt yazıları. sonra? sonrası... sonrası için sürekli dua ediyorum.
1 yorum:
yine magirus ve tırmanış hikayesi, yarı yolda kalanları ve bırakılanları anlatır. siyah beyaz değildir ve hüzünlü sahnelerde acıklı müzikler kullanılmaz. aslında hikayenin hiçbir yerinde müzik kullanılmaz. kırılan kemik ve çiğnenen et sesleri, yada cadde ortasında dikilen çöp konteynırın tekerlek gıcırtısı, tekerlekleri o kadar paslıdır ki, hareketsizken bile gıcırdarlar. ben o gün bir magirusla gidebileceğimi hiç düşünmüyordum, yol kenarında benimle aynı fikirde olan bir sürü zeytin ağacı vardı. her neyse bir şekilde delikten yukarı tırmandık, magirusun tüm pencereleri açıktı ve perdeler uçuşuyordu. perdelerle temas ve okşanma yanılgısı. ipek sanıyordum, ipek olmalıydı. eller ve taşıdıkları çizgiler. biri dikkatimi çekmek için kulağımı dişledi, persona bir jung kavramıymış. maske anlamında. bunları söyledi ve şoförden kapıyı açmasını istedi. indiği yer inilecek gibi değildi, inmedi zaten. çantamdan çıkacak şeylerin müptelası olanlar vardı, onları asla kullanmadım: o tavşan oradan asla çıkmadı. kokudan rahatsız olup elimi çantaya dakdırdığımda: avcumda duran tavşan dişlerinden haberdar olmamalıydılar. bunu magirusa anlattım ve o tırmanmaya devam etti. başka bir dilde 'o' daha çok şey ifade eder. ifade fazlasına duyduğum özlem yüzünden avuçlarımı ağaçlara sürterim hala. kupa sekizlisi: falımda en son bir sekizli çıktığından beri, magirus gençti o zaman. jantlarında çizikler yoktu. meclislerine dalıveren gencin gençliğiyle heyecanlanan yaşlılar gibi tepki veriyorduk ona. lanet magirus, tek bir magirus... tepeyi tırmandığını görmedim bile, parayı verir vermez uyuyakaldım. belki uyurken farkındaydım... evet dişlerim dökülüyordu, artık hayatımda olmayanlarla barışık olduğum rüyalardan birindeydim. yada tırnaklarımın kesilecek kadar uzun olduğu ama asla kesmediğim. o tırnakları birilerinin boğazına daldırıyordum: kanları yutağımda pıhtılaşıyordu. bu bir ergen rüyası diye bağırarak uyandım, aynı zamanda sıçramış olmalıyım. ön koltuklardan birindeydim ve rahatlıkla okuyabiliyordum dikiz aynasındaki alt yazıları. sonra? sonrası... sonrası için sürekli dua ediyorum.
Yorum Gönder