18 Mart 2008 Salı

aceleyle yaşanmış

1 yorum:

ürk dedi ki...

tüm bu acele artık kişiliğimize saldırı haline gelince olanca desibelimizle karşı çıktık, sonra toplandık, postallarımızı giydik ve uygun adım yürüdük saatlerce. rezonansımız kararlığımızın göstergesi olduğu için, tüm göstergelere bu kadar alışık, bu kadar bağımlı olduğumuz için. silgilerimizi bir ipe bağlayıp boynumuza astık ayrıca, boş sayfaları lekeledik sıvılarla, saatimize baktık durmadan, talaş yuttuk ormanları izlerken. biz'in ne olduğunu birkaç gün önce açıkladık ama aslında önce kaçışın kitabı yazılmalıymış. yeterli zaman yok, akrep yelkovana doladığı zinciri tutmuş iki eliyle, en az onun kadar hız yapmak niyetinde, tüm virajlara kütlelerimden doldurduk. bu cinsiyet ayrımcılığıdr, tüm çarpışmalara dayanıklı olmamız gerekliliği. gecenin karanlığında bazı şeyler ihmal edilebilir, ama gerçekten sürtünme katsayısı, yani k, gerçekten yoktu. çünkü biz yoktuk, çünkü zaten olmamıştık. o şiirdeki gibi, biz oyuz, nicelerimizden bahsedilen. cinsiyet kelimesini bir an için yggdrasil ağacında olgunlaşmaya bırakalım, çoraplarımızı çıkarıp kaldırımlara basalım, yılın bu mevsiminden normal sayılan kuru ayazı tadalım ayak parmaklarımızla ve evet işte bozkır diyelim, deniz kokusunu buraya kadar taşıyamayan rüzgarlara. biz istanbuldayken, şarküteri işleten biri lodosun baş ağrısı yaptığını söylemişti, aynı kadın yada bir benzeri şimdikine bir sebep uydurabilir mi? cinsiyet ayrımcılığına girmesin ama bir kadın gidişini asla yanyana düşünemeyeceğim kelimelerle açıkladı ve tüm tanrılar bu mazerete boyun eğmem için içten içe telkinlediler beni. yapacak birşey yok demek erkek tembelliğidir. öyle kuru kuru otururuz işte, salt hislerle işimiz. tam tersi düşünülür oysa, kadınlar eyleme daha yatkın. umarım yanlış anlaşılmıyorumdur, böyle bir ayrımcılık, yalnız biz acı çekmemek için nefreti seçtiğimizde kullandığımız birşeydir. genelde insan üst başlığı altında hepsini toparlamak ve eşit muamele yapmak, yapmayı dilemek... işte bu. yanlış anlaşılmaktan ölesiye korkuyorum, birileri şuan karesi'nin ne zaman geleceğini soruyor olmalı. gülüyorum... sadece gülüyorum artık. yapacak başka birşey yok. ve uyuyacağım birazdan, başka bir günü alelacele tüketmek için, aa yarın stüdyo var, günün en hızlı geçecek bir saati şimdiden belli, küçük parçalar halinde de olsa böyle planlanmış bir hayat yaşamak... zaman zaman güzel... acaba siz, kendiniz, resimlerine bakıp durduğumuz (sürekliliği ifade ediyor) siz okuyor musunuz bu saçmalıkları? herhangi biri yapıyor mu bunu? bakın şimdi geçen 9 eylül olmalı, karesi gecikir... hep gecikir...