uzak yakın. bu kez başlığa göre değil, yeşilin o tonunun bize çağrıştırdığı bir kokunun sahibi olan ilahi bir mekanın yer aldığı o nasırlı topuğu anımsamak... anımsatan ise göz çukurlarında sinek avlayabilirdi, sağken, biz o gittiğinde bahçede göbek atardık. köpek birşey oldu sanır, sevinirdi zincirinin çizdiği o yarım daire sınırlı bölgesinde. kendimi pazar yazısı yazan köşebucak yazarları gibi hissettim, saçlarımın üstünde doğruluyorum şimdi, eğiliyorum o kadının üstüne. ilk kez istenmezken bu kadar bırakılmaz oluyorum. oldukça uzak yakın, acaba zorluyor muyum çağrışımları, zorlama çağrışımlar mı? zorunluluğun o çağrısına uyup mu geliyorlar, yada nasıl kıpkızıl oluyor yemyeşil kına? o renk, koku, iğrenç. gözyuvarları birer sinek kapanı olan o yaşlı kadın, benden 3 kuşak büyük bir hanımefendi onun cennet kokusu olduğunu iddia ederdi, bir başkaları cennet gül kokar derdi. gülü oldukça kokusuz buldum hayatım boyunca, belki gül reçeli... bilemiyorum.
bakın, uzak yakın, dilimize dolandı bir kere. bunu ona söylesem üç saniye kadar bakar yüzüme sonra ne olduğunu anlamaz, haa der, sinirlerim bozulur, migrenim azar, ağzım bozulur içten içe, yine içe atılır. mide bu duruma içerler, güzel şeyler beklemektedir artık, o da kaynar sinirinden. bedensel bir öfke krizine tutulurum, ne yaparsam kendime yaparım, bu bu renge uygun bir yorum olmadı, hiçte kevser geçmiyor kelimelerinin içinden... affedilir... umarım... ve kasetler geri sarılır... geri sarılır... geri sarılır... geri sarılır...
1 yorum:
uzak yakın. bu kez başlığa göre değil, yeşilin o tonunun bize çağrıştırdığı bir kokunun sahibi olan ilahi bir mekanın yer aldığı o nasırlı topuğu anımsamak... anımsatan ise göz çukurlarında sinek avlayabilirdi, sağken, biz o gittiğinde bahçede göbek atardık. köpek birşey oldu sanır, sevinirdi zincirinin çizdiği o yarım daire sınırlı bölgesinde. kendimi pazar yazısı yazan köşebucak yazarları gibi hissettim, saçlarımın üstünde doğruluyorum şimdi, eğiliyorum o kadının üstüne. ilk kez istenmezken bu kadar bırakılmaz oluyorum. oldukça uzak yakın, acaba zorluyor muyum çağrışımları, zorlama çağrışımlar mı? zorunluluğun o çağrısına uyup mu geliyorlar, yada nasıl kıpkızıl oluyor yemyeşil kına? o renk, koku, iğrenç. gözyuvarları birer sinek kapanı olan o yaşlı kadın, benden 3 kuşak büyük bir hanımefendi onun cennet kokusu olduğunu iddia ederdi, bir başkaları cennet gül kokar derdi. gülü oldukça kokusuz buldum hayatım boyunca, belki gül reçeli... bilemiyorum.
bakın, uzak yakın, dilimize dolandı bir kere. bunu ona söylesem üç saniye kadar bakar yüzüme sonra ne olduğunu anlamaz, haa der, sinirlerim bozulur, migrenim azar, ağzım bozulur içten içe, yine içe atılır. mide bu duruma içerler, güzel şeyler beklemektedir artık, o da kaynar sinirinden. bedensel bir öfke krizine tutulurum, ne yaparsam kendime yaparım, bu bu renge uygun bir yorum olmadı, hiçte kevser geçmiyor kelimelerinin içinden... affedilir... umarım... ve kasetler geri sarılır... geri sarılır... geri sarılır... geri sarılır...
Yorum Gönder