yazıya pek itimadınız yok gibi, benimde yok. yazı mastürbasyondur - görsel hazza erişemeyenin gözyaşları içinde kendini tatmin etmesi, mürekkep yada her ne haltsa. takvimdeki şu yolun ulaştığı sayı, ben vidalı şeylerden hoşlanırım. şarkı söyleyen o kadın tornavidadır, şarkısı vida ve ben zemin. hiçbir etkiye herhangi bir tepki veremeyecek kalakalmış bir zemin. vida a kadar ilerler, a kadar içime gömülür. sonra o da öylece kalakalır. sonra, sonrası şişeye hapsedilecek kadar umursanmayı dilemenizdir, herhangi bir şekilde. vida a kadar çıkar dışarı, binlercesi a kadar yol alır diğer tarafa, tüm vidaların serbest salındığı bir uzay. sakinleştirilmiş, titreşimleri uykuya yatırılmış nesneler, her özneyi kör edecek ojeli tırnaklar bulunur. aşk acısı çektiğimiz düşünülmesin, bakın post-it belgem, tümevardırmakla meşgulum. buna dair hazırlandım, bu yöneltildim. benim işim tüme bir kez bakıp, kökte, kendi içimde eylemsizliğe uzanmak. birileri gider gelir, a kadar gelir a kadar giderler... tüm üç noktalarda kıkırdarız, bunun için duraksarız. dilin kendisi bir çöplük, bizler birer nesneyiz ve gerçek olan için fazlasıyla kafamız iyi aslında. çöpten besleniyoruz, tüm bu hurdalardan. sek sek'ten sonra birşeyler eksildi düşünce yapımdan, kelime oyunlarıyız. oku diyor o tanrı, okunacak bir dünya. okunacak şeyleriz. something... something... cesur değiliz desek, herhangi birşey için. dili yadsımayı beceremediğim sürece gidebilecek bir yerim olmayacak. kalakalmak. kelimeler. kaltak olan o kadın değil, kelimeler. kullandığımız, ikimizi birbirimize bağlayan, sevişirken bedenimizin kurduğu cümleler, yarım cümleler, üç noktalar ve ertelenmeler, a kadar ilerler kurşun bedeninde. adli tıp yine kelimelerle ifade eder. bu bir son değil, not endtime, herşey yeni başlıyor. daha yeni başladım kalakalmalara... okunmadığını biliyorum, yazmıyorumda. bunlar... hurdalık...
1 yorum:
yazıya pek itimadınız yok gibi, benimde yok. yazı mastürbasyondur - görsel hazza erişemeyenin gözyaşları içinde kendini tatmin etmesi, mürekkep yada her ne haltsa. takvimdeki şu yolun ulaştığı sayı, ben vidalı şeylerden hoşlanırım. şarkı söyleyen o kadın tornavidadır, şarkısı vida ve ben zemin. hiçbir etkiye herhangi bir tepki veremeyecek kalakalmış bir zemin. vida a kadar ilerler, a kadar içime gömülür. sonra o da öylece kalakalır. sonra, sonrası şişeye hapsedilecek kadar umursanmayı dilemenizdir, herhangi bir şekilde. vida a kadar çıkar dışarı, binlercesi a kadar yol alır diğer tarafa, tüm vidaların serbest salındığı bir uzay. sakinleştirilmiş, titreşimleri uykuya yatırılmış nesneler, her özneyi kör edecek ojeli tırnaklar bulunur. aşk acısı çektiğimiz düşünülmesin, bakın post-it belgem, tümevardırmakla meşgulum. buna dair hazırlandım, bu yöneltildim. benim işim tüme bir kez bakıp, kökte, kendi içimde eylemsizliğe uzanmak. birileri gider gelir, a kadar gelir a kadar giderler... tüm üç noktalarda kıkırdarız, bunun için duraksarız. dilin kendisi bir çöplük, bizler birer nesneyiz ve gerçek olan için fazlasıyla kafamız iyi aslında. çöpten besleniyoruz, tüm bu hurdalardan. sek sek'ten sonra birşeyler eksildi düşünce yapımdan, kelime oyunlarıyız. oku diyor o tanrı, okunacak bir dünya. okunacak şeyleriz. something... something... cesur değiliz desek, herhangi birşey için. dili yadsımayı beceremediğim sürece gidebilecek bir yerim olmayacak. kalakalmak. kelimeler. kaltak olan o kadın değil, kelimeler. kullandığımız, ikimizi birbirimize bağlayan, sevişirken bedenimizin kurduğu cümleler, yarım cümleler, üç noktalar ve ertelenmeler, a kadar ilerler kurşun bedeninde. adli tıp yine kelimelerle ifade eder. bu bir son değil, not endtime, herşey yeni başlıyor. daha yeni başladım kalakalmalara... okunmadığını biliyorum, yazmıyorumda. bunlar... hurdalık...
Yorum Gönder